Ana içeriğe atla

TARİHİMİZ

Kahramanmaraş ve çevresi tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar uzun bir geçmişi bulunmaktadır. Son dönemlerde yapılan arkeolojik çalışmalar neticesinde 14 - 16 bin yıllık bir geçmişe kadar uzandığı bilgisi bulunmaktadır. Bu döneme ait Tekir Vadisi, Döngel Köyündeki mağaralarda edinilen bilgilerin yanı sıra; Elbistan, Pazarcık, Türkoğlu ilçesi çevrelerinde antik çağlara ait çok sayıda yerleşim izlerine rastlanmıştır. Bu belgeler neticesinde bölgede ilk yerleşmelerin Paleolitik Çağda başladığı ortaya çıkmaktadır.

Antik çağlardan günümüze değin bu bölgede ilk medeniyetin Hititlere(M.Ö.2000-1200) ait olduğu bilinir. Bu dönem ile Hitit kültürel ve siyasal varlığı Maraş için önemlidir. Torosların güneyi, Maraş Ovası boyunca bu belgeler sabittir.

M.Ö. 1000’li yılların sonlarına doğru yıkılan Hitit İmparatorluğu, Geç Hitit Krallıkları şeklinde ortaya çıkmıştır. Bu krallıklardan Maraş bölgesindeki siyasi teşekkül ‘’Gurgum’ ’dur. Asur Krallığı’na ait yıllıklardan ulaşılan bu bilgilerde Gurgum Krallığının merkezi olarak ‘’Markas’’ veya ‘’Markasi’’ ismi yer almaktadır. Bu dönemin varlığına ait olan en önemli eser kalede bulunmuş olan Maraş Aslanıdır. Uzun bir varlık dönemi yaşamayan bu medeniyet, M.Ö.762-612 dönemlerinde Asur egemenliğine geçmiştir. Maraş bu dönemde ticaret yollarının geçiş bölgesinde yer alması nedeni ile Asurlar için ayrı bir öneme sahip bir yer olmuştur.

Daha sonra tüm Asur ülkesini ele geçiren Med’ler bu büyük ticaret devletini ortadan kaldırmış. Maraş bölgesini de hâkimiyeti altına almışlardır(M.Ö.560). Medler'den sonra ise bölgede tüm Anadolu’ya sahip olmak isteyen İran merkezli Pers İmparatorluğunun Maraş bölgesine egemenliği görülür(M.Ö.330). Yaklaşık 300 yıl İran merkezli olarak Persler tarafından yönetilen Maraş daha sonra Büyük İskender’in doğuya doğru fethinde Makedonya İmparatorluğu hâkimiyetine geçer ve bu medeniyetin önemli merkezlerinden olur.

Bölgede M.S. 64 yılı itibari ile Büyük Roma İmparatorluğu siyasi teşekkül olarak görülmeye başlar. İmparatorun ismi ‘’Gaius Lulius Caesar Augustus Germanicus’’ olduğundan kentin o dönemki ‘’Germenicia’’ isminin İmparatora ithafen verildiği belirtilir. Bölge 395 yılına kadar süren Roma egemenliğinde stratejik olarak önemli bir merkez olarak kabul edilmiştir. Roma İmparatorluğu Kavimler Göçü ile ikiye bölünmüş, Maraş ise bu süreçte Doğu Roma(Bizans) egemenliğinde kalmıştır. Roma döneminde ‘’Germenicia’’ olarak bilinen kent; Kapadokya ve Kuzey Suriye gibi dönemin önemli merkezlerine yakın, dağların güney düzlüklerinde, su kaynakları bol bir coğrafyada kurulmuş; stratejik öneme sahip olmuş, çevre medeniyetlere ulaşımı kolay, ticaret ve ekonominin geçiş bölgesidir. Bölgede Roma ve Bizans dönemlerinden kalan çok sayıda tarihi kalıntıya rastlamak mümkündür. ‘’ Germenicia Kenti Villalarına ait olduğu belirtilen taban mozaikleri’’ Geç Roma-Bizans kültürüne ait bugüne kadar ortaya çıkartılan en önemli somut verilerden bir parça olup; Zeytun, Yenicekale, Çukurhisar, Andırın, Afşin ve Pazarcık gibi yerleşim bölgelerinde bu dönemden kalma çok sayıda tarihi kalıntıya rastlamak mümkündür.

Yapılan araştırmalarda; Maraş’ın, ismi ile de çok önceki devirlere dayanan bir tarihi olduğu ile karşılaşıyoruz. Ayrıntılı olarak baktığımızda Maraş ismi ile ilgili ilk yazılı kaynak olan M.Ö. 9–8. Yüzyıllara ait Asur metinlerinde rastlanmaktadır. M.Ö. 9.yüzyılda Asur krallarından Tiglatplazer döneminden başlayıp M.Ö. 8. yüzyıl sonlarına kadar hüküm sürmüş olan Sargon zamanlarında her yıl Anadolu’ya yaptıkları askeri seferlerden söz eden yıllıklarda Gurgum Krallığı ve bu krallığın başkenti Markas/Markasi isimleri yer almaktadır. Yani Maraş adının Hititlerden geldiğini somutlaştıran Asur kaynaklarında şehrin adı ‘’Markaji’’ şeklinde ifade edilmiştir. Kent M.S.1.yüzyılda Roma imparatorluğu tarafından ele geçirilmiş bu tarih itibari ile isminin ‘’Germenicia’’ olarak değiştirildiği görülmüştür. Geç Roma-Bizans İmparatorluğu döneminde bu adla anılan şehir; daha geç Bizans kaynaklarında ‘’Marasion’’ adıyla geçmiştir.

Bölgede 6. yüzyıl itibari ile görülmeye başlayan Arap akınları sonucunda Halid Bin Velid komutasında büyük bir İslam donanması 637 yılında Maraş’ta İslam fethini gerçekleştirmiştir. Uzun bir dönem Hristiyan devleti olarak yönetilmiş olan şehir, bu yüzyıldan itibaren Bizans ve Müslümanlar arasındaki hâkimiyet mücadelesi sebebi ile de sık sık el değiştirdiği, istilalara uğradığı görülmüştür. Bir dönem İslam hâkimiyetine girmişse de X. yüzyıla kadar devam edecek olan Bizans ve İslam medeniyeti arasında hâkimiyet mücadelesi devam etmiştir.

Maraş ve Elbistan bölgeleri 1086 tarihi ile Emir Buldacı önderliğinde Selçuklu Devleti tarafından fethedilmiştir. Emir Buldacı’nın 1086-1097 tarihleri arasında Maraş ve Elbistan bölgelerini içine alan bir beylik kurmuştur. Fakat Maraş bu tarihten itibaren XII. Yüzyılın sonuna kadar Selçuklu, Bizans, Haçlı ve Danişmentli arasında sık sık el değiştirdiği; sürekli bir istilaya maruz kaldığı bilinir. Uzun bir süre Haçlı hâkimiyetinin yaşandığı şehirde 1114 tarihinde büyük bir deprem yaşanmış; büyük yıkımın olduğu bu afette 40 bin kişinin öldüğü ve şehrin neredeyse alt üst olduğu bilgisi kaynaklarda yer almaktadır. Bu deprem etkili olacak ki döneme ait hiçbir anıt eserin günümüze gelmediği dikkat çeker.  1243 Kösedağ Savaşı ve Babai Ayaklanması ile Anadolu Selçuklu Devletinin varlığı uzun sürmez, 1308 yılında yıkılır. Bu tarih ile önemli siyasi teşekkül İlhanlı ve Memlüklu egemenlikleri görülecektir.

1337 – 1522 yılları arasında Maraş ve Çevresi Dulkadiroğlu hanedanlığını kabul etmiştir. 1337 yılında Zeynettin Karacabey önderliğinde Maraş ve Elbistan merkezli olarak kurulmuş olan beylik, kısa sürede sınırlarını genişleterek Anadolu’nun en güçlü beyliklerinden biri olmuştur. Dulkadiroğlu Beyliğinin hâkim olduğu bu bölgede, egemenlik düşüncesi ve bir takım siyasi nedenlerle Osmanlılar ile Memlükler arasında sürekli anlaşmazlığın olduğu, kaynaklarda yer alır. Uzun süre beyliğin merkezi olarak bilinen Elbistan, 1507 yılında Safeviler tarafından büyük tahribata uğrayınca; Alaüddevle Bey merkezi Maraş’a taşımıştır. Maraş için siyasi hâkimiyet yanında, sosyal, sanatsal ve mimari olarakta şehir tarihinde büyük öneme sahip dönemlerdendir Dulkadiroğlu Beyliği. O dönemden kalan Ulu Cami, Hatuniye Camii, Taş Medrese ve Türbe, Tarihi Ticaret Alanları, Kâtip Han, Taş Köprü gibi birçok anıt eser Dulkadirli adını yaşatan değerlerdir.

Kent, 1515 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Os­manlı topraklarına katılmış ve 1531 yılında Osmanlı Devletine bağlı bir Eyalet haline getirilmiş. Bu dönemde de Osmanlı devletinin önemli merkezlerinden olan Maraş; daha geç dönemlere doğru merkezden uzak oluşu yönetimdeki aksaklıklar nedeniyle bazı isyanlar görülmeye başlamıştır.

17.yüzyıl ortalarında Kahramanmaraş’a gelmiş olan Evliya Çelebi Seyahatnamesinde, kent için; ‘’Şehir i Azim’dir’’ der. Yine Maraş için, bir dağ eteğinde Kuzeyden güneye 7000 adım(3,5 km) dan oluştuğunu ve çok sayıda tarihi dokudan bahsettiği; Kale’den de bahsederken ‘’içerisinde 100 kadar hanesi olan bir mahallenin varlığını’’ belirtmiştir.

Osmanlı dönemi ile ‘’Dulkadir Eyaleti’’ olarak anılan şehir; 1831 yılında bu ismi ‘’Maraş’’ olarak değiştirilmiştir. 1840 yılı itibari ile kentin idari yapısı eyaletten ‘’Kazaya’’ dönüştürülmüş. 1845 yılında Maraş Memleket Meclisi, 1847’de Maraş Kaza Müdürlüğü kurulmuştur. 1853-1856 yılları arası Adana Eyaletine bağlanmış. 1865 tarihi itibari ile de Halep Vilayetine bağlı bir yönetim birimi olmuştur. 1914 yılına kadar süren bu yönetim; daha sonra bağımsız bir sancak haline gelmiştir. Bu sancağa Pazarcık, Elbistan, Zeytun ve Andırın kazaları bağlanmıştır. Kahramanmaraş’ın 1923 yılında il olarak yapılandırılmasından sonra Andırın, Elbistan, Göksun ve Pazarcık ilçeleri bağlanmıştır. 1940’da Elbistan’ın nahiyesi olan Afşin ilçe yapılmış, 1960’da Türkoğlu/Eloğlu, 1987’de Çağlayancerit, 1990’da Nurhak, 1991’de Ekinözü ilçe olarak yönetim birimlerine dâhil olmuştur.

20. yüzyılın başlarında Anadolu üzerinde dolanan kara bulutlar bu bölgeleri de etkilemiş 30 Ekim 1918’de Mondros Ateşkes Antlaşmasının im­zalanması ile 22 Şubat 1919'da İngiliz işgali altına girmişlerse de bir süre sonra İngilizler Anadolu'nun güney kesiminden çekilmiştir. 30 Ekim 1919'da Fransız birlikleri Maraş'a girmişler ki işte bu noktada işgalci Fransız birliklerine ve onlarla işbirliği yapan Ermenilere karşı halkın silahlı direnişini örgütlemek için 29 Kasım 1919'da Maraş Müdafa-i Hukuk Cemiyeti kurulmuştur.

Ekim 1919’da Fransızların Kahramanmaraş ve çevresinde egemenlik kurma emelleri doğrultusunda kentte 5 ay kadar sürmüş olan milli direniş hareketleri, Kurtuluş Savaşı mücadelesi görülmüştür. Bu dönemde Sütçü İmamın Uzunoluk Hamamından çıkan kadınlara sarkıntılık yapan Fransız askerlerine karşı attığı ilk kurşun; kalesinden bayrağının dalgalanmadığını gören imam Rıdvan Hoca’nın 28 Kasım 1919 günü Ulu Camide ‘’ Türk bayrağı dalgalanmadıkça burada namaz kılmanın doğru olmadığı hitabı ile’’ kıldırmadığı Cuma Namazının ve namazı bırakıp kaleye koşan kahraman halk, 21 Ocak 1920'de başlayan yerel direniş sonucu Fransızları çekilmek zorunda bırakmış ve 12 Şubat 1920'de İstiklalini kazanarak kendini kurtaran ilk şehir olmuştur.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluşunda önemli bir yere sahip olan Kahramanmaraş, bu destansı dönemi adeta tarihine, karakterine ışık tutan olaylar ile doludur. Milli ruhun, milli direnişin bir simgesi olan Maraş’ın bu iradesi, bu gücü karşılıksız bırakılmamış 5 Nisan 1925 tarihinde TBMM tarafından ‘’Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası’’ ile onure edilmiştir. Yine bu başarılarından dolayı 7 Şubat 1973 tarihinde ‘’KAHRAMANLIK‘’ ünvanı ile şereflendirilmiş olan şehrimizin ismi bu tarih itibari ‘’KAHRAMANMARAŞ’’ olarak değiştirilmiştir. Maraşlı ‘’MARAŞ BİZE MEZAR OLMADAN DÜŞMANA GÜLİZAR OLMAZ’’ diyerek çıktıkları bağımsızlık yürüyüşleri ile ülke kurtuluş mücadelesinin bir bölümünü de burada vermiştir.



KAYNAKÇA
  • Campbell Stuart ‘’Çanakları, Mühürleri, Ölüm Çukurlarıyla Domuztepe’’ Dağların GAZELİ Maraş, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2010.
  • Ersoy Ayşe ‘’Mozaiklerle Adım Adım Kayıp Kent Germanikeia’ya’’ Dağların GAZELİ Maraş, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2010.
  • Eyicil Ahmet, Yakınçağda Kahramanmaraş, Kahramanmaraş 2009.
  • Gökhan İlyas ’’İlkçağdan Müslümanların Fethine Kadar Maraş’’ İlk Çağdan Dulkadirlilere Kadar Maraş, UKDE yay. Kahramanmaraş, 2008.
  • Erek Merih Cevdet ’’Kahramanmaraş Paleolitik Prehistoryası’’ Dağların GAZELİ Maraş, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2010.
  • Koç Kemalettin, Kahramanmaraş’ta Sosyal Hayatın Fiziki Yapıya Etkisi(Sosyal, Kültürel, Ekonomik Yapı ve Şehirleşme Tarihi), UKDE Y., Kahramanmaraş 2010.
  • Konyar Erkan ‘’İlk Tunç Çağından Orta Demir Çağına Kahramanmaraş’’ Dağların GAZELİ Maraş, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2010.
  • Özkarcı Mehmet, Türk Kültür Varlıkları Envanteri Kahramanmaraş 46, Cilt-I, Türk Tarih Kurumu Y.,Ankara 2007.
  • Tekin Oğuz ‘’Pers İmparatorluğundan Türk İslam Egemenliğine Kahramanmaraş’ta Tarih, Kültür ve Para’’ Dağların GAZELİ Maraş, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2010.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MARAŞ'A İSTİKLAL MADALYASI VE KAHRAMANLIK ÜNVANININ VERİLİŞİ

Milli mücadele savaşında Maraşlıların topyekûn direniş göstermesi ve çevre vilayetlerin de yardımına koşması Ankara’da büyük takdir toplamıştır. Kurtuluş Savaşı sonrasında Maraş’a bir yazı gönderilerek, Milli Mücadeleye katılanların listesi istenmiştir. Ancak inceleme sonunda Ankara’ya "Maraş’ta Milli Mücadeleye katılmayan tek fert bile yoktur "cevabı verilir. Bunun üzerine 5 Nisan 1925 yılında toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın da onayı ile İstiklal Madalyası’nın Maraş’ta fertlere değil, şehir halkına verilmesi kararlaştırılır. Kahramanmaraş bir adet Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilir. Ayrıca 7 Şubat 1973 tarihinde de Maraş şehrine Milli Mücadeledeki fedakârlığından dolayı TBMM tarafından “Kahramanlık” payesi verilir. Maraş’ın adı bundan sonra “Kahramanmaraş” olarak değiştirilmiştir.

ABDULHAMİD HAN CAMİİ

Osmanlı Devleti 34. Padişahı II. Abdülhamid Han’a ithafen inşa edilen yapı; şehre hâkim bir tepede duruşu, ihtişamı ve mimari özellikleri kentin her bölgesinden kolaylıkla görülebilmekte; yine Kapladığı alanı, duruşu ve ihtişamı ile Türkiye’nin en büyük camilerinden olmuştur. İnşasına 1993 yılında başlanılan Abdülhamid Han Camii, Kahramanmaraş halkının özveri ve fedakârlıkları ile vücut bulmuştur. Bu anıtsal yapı için mimarlar kendi şaheserlerini, nakkaşlar en özverili kalemlerini, çini ustaları en güzel detaylarını, taş ustaları ve daha birçok sanatkâr en mükemmel sanatlarını burada konuşturmuşlardır.

TAŞ MEDRESE (TAŞ MESCİD)

Kent meydanında Ulu Cami ile bütünlük oluşturan yapı; Dulkadirli Alaüddevle Bey tarafından XV. yüzyıl sonlarında inşa ettirdiği anlaşılmaktadır. Tek katlı, açık avlulu, tek eyvanlı medrese plan düzeni gösteren yapı, Güneyinde mescidi, gerisinde açık avlusu ve öğrenci odaları binayı tamamlar. Yapıda ön plana çıkan düzgün kesme taş işçiliği ve Memluklu tarzı mukarnaslı pencere uygulaması önemlidir. Türbe Kısmı ise: Alaüddevle Bey’in, Safevilerce katledilen oğlu Şahruh Mehmed adına 1510 yılında inşa ettirmiştir. Kare formda, içten kubbeli dıştan piramidal örtü ile kapatılan yapı, medrese ile bütünlük arz eder. Türbedeki sandukaların biri de Alaüddevle beyin kızıdır ve diğer altı sanduka ise Kurtuluş Savaşı milli kahramanlarına aittir.