Ana içeriğe atla

MARAŞ ULU CAMİİ (CAMİ-İ KEBİR)

Kahramanmaraş Kalesi güney etekleri, kent meydanında yer alır. Özgün bir Dulkadirli eseri olan yapının: Esas inşa tarihi 1442-1454, banisi Dulkadirli Süleyman Bey olup; oğlu Alaüddevle Bey’in yapıyı 1501-2 tarihlerinde yenilercesine yaptırdığı onarım, bu tarihin inşa tarihi olarak kabul edilmesinde etken olmuştur. Doğu-batı doğrultuda dikdörtgen bir form gösteren yapıda harim kısmı, mihraba dik atılan sivri kemerler ile yedi sahna bölünmüştür. Yapının mukarnaslı, kolyeli Köşk Minaresi ve harime girişi sağlayan mukarnas kavsaralı Taç Kapısı ayrıca önemlidir.






Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MARAŞ'A İSTİKLAL MADALYASI VE KAHRAMANLIK ÜNVANININ VERİLİŞİ

Milli mücadele savaşında Maraşlıların topyekûn direniş göstermesi ve çevre vilayetlerin de yardımına koşması Ankara’da büyük takdir toplamıştır. Kurtuluş Savaşı sonrasında Maraş’a bir yazı gönderilerek, Milli Mücadeleye katılanların listesi istenmiştir. Ancak inceleme sonunda Ankara’ya "Maraş’ta Milli Mücadeleye katılmayan tek fert bile yoktur "cevabı verilir. Bunun üzerine 5 Nisan 1925 yılında toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın da onayı ile İstiklal Madalyası’nın Maraş’ta fertlere değil, şehir halkına verilmesi kararlaştırılır. Kahramanmaraş bir adet Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası ile ödüllendirilir. Ayrıca 7 Şubat 1973 tarihinde de Maraş şehrine Milli Mücadeledeki fedakârlığından dolayı TBMM tarafından “Kahramanlık” payesi verilir. Maraş’ın adı bundan sonra “Kahramanmaraş” olarak değiştirilmiştir.

ABDULHAMİD HAN CAMİİ

Osmanlı Devleti 34. Padişahı II. Abdülhamid Han’a ithafen inşa edilen yapı; şehre hâkim bir tepede duruşu, ihtişamı ve mimari özellikleri kentin her bölgesinden kolaylıkla görülebilmekte; yine Kapladığı alanı, duruşu ve ihtişamı ile Türkiye’nin en büyük camilerinden olmuştur. İnşasına 1993 yılında başlanılan Abdülhamid Han Camii, Kahramanmaraş halkının özveri ve fedakârlıkları ile vücut bulmuştur. Bu anıtsal yapı için mimarlar kendi şaheserlerini, nakkaşlar en özverili kalemlerini, çini ustaları en güzel detaylarını, taş ustaları ve daha birçok sanatkâr en mükemmel sanatlarını burada konuşturmuşlardır.

MERYEMÇİL EFSANESİ

Vaktiyle genç ve güzel bir hükümdar kızı   vardır. Meryem isimli bu kız, Andırın ile   Göksun arasındaki bir kalede yaşamıştır.   O çağda iki genç hükümdar bu güzele   âşık olmuştur. Meryem’in gönlü ise Göksun   tarafındaki kalede yaşayan gençtedir.   Andırın tarafındaki Azgıt kalesinde yaşayan   genç de Meryem’i çok sevmektedir.   Hatta dağdaki bir taşa Meryem ile kendisinin   bir resmini bile kazır.   Meryem bu iki genç arasındaki çekişmeye   bir son vermek için bir şart ileri sürer: Kim   atının ayağında toz değmeden bulunduğu   kaleye gelirse, onunla evleneceğini söyler.   Bununla beraber işi kendi haline bırakmaz.   Gönlü Göksun tarafındaki kalede yaşayan   gençte olduğu için ona:   “Atının ayağına keten bağlayarak gel.” diye   haber yollar.   Bu genç atının ayağına keten bağlayarak   Meryem’in kalesine ulaşır. Diğer genç   ise bunu yapamadığı için başarısız olur.   Böyleli...